2 yıllık bir deneyimin ardından work and travel kısaca wat nedir derseniz, hala insanda bıraktığı "tüm" etkileri anlatacak kelimeleri bir
araya getiremem. Wat; insanın
kendi içine doğru olan bir yolculuk.
Öncelikle süreç hakkında bilgi vererek başlayacağım. En önemli aşama; dil okulu, yurtdışı gönüllülük programları ve wat
arasından bir seçim yapmak sanırım. Dil okulu; maliyet açısından daha fazla olmakla beraber kazanılan deneyim çok çok az. Yurtdışı gönüllülük
programlarında ise; kazanılan deneyim wat ile eşdeger olacak olsa bile o yaz boyunca parayı kendinizin temin etmesi buradaki tek sıkıntı sanırım. Work and Travel' da
ise kendi temel ihtiyaçlarınızı kendi başınıza karşılayacak
kadar para kazanıyorsunuz ve
yaz boyunca hayatınızın bir
daha hiçbir döneminde bir arada
bulamayacağınız kadar çok şey yaşıyorsunuz.
Başvuru süreci; sizin şirkete gitmeniz ile başlıyor. Burada şirket güvenilirliğine çok
dikkat edin lütfen, yoksa paranız boşa gidebilir. Ben
Studyzone, United Towers ve Academix ile görüştüm bu süre içinde; ve karar verdiğim şirket Studyzone olmuştu.
Neden derseniz, danışmanın (Arzu Demirkaya) bana olan tavrı ve 15 yıllık
deneyimi güven verdi ve 2 yılda da hiç pişman olmadım. 1.
yılımda Eylül sonunda başvuru yaptım, 2. yılımda da Aralık sonu
başvuru yaptım. Eğer Advanced İngilizce' ye sahipseniz şirket Mart ayına kadar tolerans gösteriyor ancak İntermediate öğrenciler için en ideal başvuru dönemi Eylül, Ekim ve Kasım. Aralık, Ocak ve Şubat
aylarında iş fuarları oluyor
(işverenlerin yurtdışından
geldiği), en çok iş fırsatı da genelde Aralık ayında oluyor.
Tabii ne kadar erken iş kesinleşirse, diğer aşamalara da (vize, uçak bileti) o kadar erken baslamış ve rahat oluyorsunuz. Şirkete gidip başvurunuzu
yaparken var olan fırsatlar
konusunda danışman sizi
bilgilendiriyor, eğer bir bölge tercihiniz veya iş isteğiniz varsa dikkate alınır ama size kimse bunun garantisini veremez çünkü
her bölgeden
iş teklifi gelmiyor ve işe alınmanın %70'lik kısmı sizin elinizde.
Ingilizcenizi geliştirebileceğiniz işler: Server, Cashier, Ride OperatorTip alabileceğiniz, Para Kazanabileceğiniz işler: Server, Housekeeper, Hotel Front
ClerkÇok çalışmanızı gerektirmeyecek işler: Eglence
Parklari, Pool Attendant(Lifeguard)
İşe ve bölgeye karar verildikten sonra eğer katılınabiliyorsa iş fuari aracılığıyla iş görüşmesi olur veya skype ile görüşme yapılır. İşe kabul edildikten sonra, eğer yoksa pasaport başvurusu yapılır sonra vize başvurusu daha sonra da uçak
bileti alınır ve artık gitmeye hazırsınız! Pasaportunuzu ilk
defa çıkaracaksanız eğer; okullarınızdan
alabileceğiniz harçsız pasaport belgesi ile bir vergi
dairesindenbaşvuru yaparsanız,
Harçsız Pasaport(Yalnızca
1 yıl için, 73 TL) imkanından
yararlanabilirsiniz(detaylı bilgi için danışmanınıza sorun, şirketten de bir dilekçeyi okula iletmeniz gerekiyor çünkü).
Amerika sürecinden bahsetmek istersek;Türkiye' den uçağa bindiğiniz andan itibaren tüm bağlantınızı kesip,
asla özlemeyeceğinizi düşünüp kendinizi bir Amerikalı gibi
hissetmeye başlıyorsunuz. Ve Amerika' ya ayak bastığınız anda tüm hayat
sizin için başlamış oluyor. Ben 1. yılımda tek başıma gittim ve Pre intermediate Ingilizcem ile Amerika hakkında hiçbir bilgim
yoktu. Aslında wat biraz cesaret istiyor. Amerika'ya indiğimde "I go, You go, We go" dan
fazlasini bilmiyordum ve hatta Türkiye-Boston uçağım
New York aktarmalı olup, New
York' ta tam tamına 19 saat havaalanında kaldım, oysa New
York-Boston otobüsle bile 6
saat(miş). Gitmeden önce bir araştırma
yapsanız fena olmaz:) Bir şekilde uçak ile Boston'a indiğimde sıra otobüs ile çalışacağım kasabaya
gitmeye geldi. Boston' da
havaalanı ve otobüs terminali çok farklı iki yerde,
tabii ben oradan oraya nasıl
gideceğimi de bilmiyordum hatta
beni alacaklar sanıyordum
Boston' dan. Neyse bir şekilde başarıp otobüse bindim.
Burada iki önemli detay var,
Amerika'da kimse kimseyi yemiyor o yüzden tek başınıza
gitmeye korkmayın ve hep
kendinize güvenin çünkü emin olun Türklerden daha yardımsever bir millet. 2.si de kesinlikle kullanabileceğiniz bir telefon olsun (Havaalanından alınan kartlar
işe yaramıyor genellikle o yüzden Türkiye' den gitmeden buradaki hattınızı; eğer faturalıysa
internetini kapattırıp yurtdışı konuşma dakikası
satın alın, TL hesabı
kullanıyorasanız direkt satın
alabilirsiniz. Tüm tarifelerde dakika paketleri var ve 30 dk-19 TL gibi
cüzi fiyatlarda.)
Bazı işverenler sizi pickup yapabiliyor, yukarıda
anlattığım yaşayabileceğinizlerin en kötüleri. Kalacağınız yere
gelirsek eğer; bazı işverenler kalacağınız yeri de sağlıyor;
eğer sağlamazsa da şirket ve
işveren size birkaç öneride bulunuyor alternatifler ile ilgili. Genelde de buralarda kalıyorsunuz. Haftalık
housing genellikle 50-150 Dolar
arasinda değişmekte ki bu biraz kaldığınız bölgeye bağlı.
İşe başlayacağınız 2 veya 3 gün öncesinden Amerika' da olmak sizin için
daha ideal olacaktır, yerleşmeniz, dinlenmeniz ve etrafi keşfedip motive olmanız amacıyla. Akşam
olana kadar her yerde tek başınıza dolaşabilirsiniz, akşam olunca ise karanlık ve ağaçlık yerlere
dikkat etmenizde fayda var çünkü bu tarz yerlerde yasal olmayan "ilaçlar"
kullanabiliyorlar.

İşe başladığınızda hiçbir şekilde telefon
kullanamayacağınızı
kabullenseniz iyi olur çünkü
kesinlikle kabul etmiyorlar -müdürünüzeve yaptığınız işe bağlı olarak esneyebilir bu durum- ancak işten kovulmaya kadar uzanıyor süreç. Öğle yemeğinizi de eğer restaurantta çalışmıyorsanız siz sağlamak
zorundasınız, diğer tüm
yemekler gibi. Para biriktirmek istiyorsanız işe
sandviç götürmek işe yarayabilir çünkü fast food zincirleri dışındaki yerlerde hesabınızın 20% si kadar tip bırakmanız gerekiyor.
Çalışma süresi genelde 5 gün ve 2 day-off ancak bu şirketten şirkete değişiyor. Genelde 35-40
saat çalışırsınız haftalık, 40 saatten sonrası overtime olur yani saatlik ücretinizin 1.5 katı alırsınız. Bu da şirketten şirkete değişmek ile birlikte genellikle overtime yapmak zor olur, tümçalışanlar varsa- eger erken gelmiş veya geç dönüyorsanız pek kişi kalmayacağı için daha çok saat alabilirsiniz-. Çalışma süresi Haziran 15 ve Eylül 15 ideal olandır ancak sizin okulunuza
bağlı olarak daha erken başlayıp daha geç/erken bırakabilirsiniz. İş sözleşmenizde
yazan tarihten daha erken işi bırakabilirsiniz ancak bu tamamen müdürünüze bağlı.

Günlük hayatta ise, bazı şirketler housing sağladığı için tüm öğrenciler ile yakın alanlarda kalıyorsunuz ve kaynaşıyorsunuz; bir sürü kültürel ve sosyal aktivite oluyor. Burada tüm güç sizin elinizde, katılmak
istemezseniz kimse sizi dışlamıyor; katılmak isterseniz de kabul etmeme gibi bir
tavırları olmuyor. Kısaca Türkler dışındaki
hiçbir millet sizin kişisel
gelgitleriniz, sorunlarınız ve tercihlerinizle ilgilenmiyor.
Housing' iniz sağlanmasa da kaldığınız ev sahibi ya da iş yeri aracılığıyla birçok arkadaş ediniyorsunuz.
Küçük bir tavsiye: Türklerle İngilizce
konuşmak veya Türk olan yere
gitmemek veya Türklerle muhattap olmamak gibi küçük oyunlar içine girmeyin; çünkü bir şekilde hepimiz birbirimize muhtaç oluyoruz ve ilk aşamalarda hayatta özlemeyecekmişsiniz gibi görünse
de 2. ayın sonunda Türk geceleri, Ahmet Kaya şarkıları, iftarlar, sahurlar yapmaya başlıyorsunuz. Ve orada bulunan Türk wat öğrencileri Türkiye'nin neresinden olursa olsun çok güzel dostluklar
elde ediyorsunuz. 1. yılımda
birçok Türk "abi"m
olmuştu benim, oradaki en küçük
olduğumdan dolayı sürekli bana
sahip çıkıyorlardı ve Türkiye'de olsam belki hiçbir zaman yan yana gelemeyeceğim insanlar ile kardeş olduk orada. Ve Ingilizcemin gelişmesine de
hiçbir negatif etkisi olmadı çünkü zaten gün bpyunca istemeden de olsa
İngilizce konuşuyorsunuz çalıştığınız yerde.
Benim
ne yaptığıma gelirsek eğer; ilk
senemde Boston' ın Hyannis diye bir kasabasındaydım, otelde housekeeper olarak
gittim ve ortalama 3 hafta
sonra da Jamaicalilar geldiği ve deli gibi çalıştıkları için de Laundry' ye
geçtim. Çünkü Housekeeper' ken hız ve güç çok önemli.
Laundry' de bir otelin çamaşırhanesinde ne yapılıyorsa onu yaptım; yani çarşafları
yıkamak, kurulamak, katlamak vs. eğlenceli ve Türk dolu bir ekip vardı, overtime alma şansımız da oluyordu. Aynı zamanda o bölgede bir
supermarkette -Stop&Shop- 2. iş buldum ve kasiyer olarak işe girdim, haftada ortalama 20 saat de orada
çalışıyordum. Çalıştığımız iş iyi bir para
verdiği icin çok fazla Türk vardi bölgede ama her şeye
rağmen benim giderken pre olan ingilizcem döndüğümde upper'dı. Yani aslında etrafınızdaki Türkler değil de sizin
ne kadar İngilizce çalıştığınız ve öğrenmek istediğiniz önemli. Travel kısmında; yanınızda bir arkadaş olmasa da yaz boyunca birçok arkadaş elde ediyorsunuz
ve gezecek kişiler de buluyorsunuz. Eğer ehliyetiniz varsa araba satın almak ve kiralamak çok ucuz olduğu için bunu değerlendirebilirsiniz, ehliyet 6 ay geçerli. -ancak
tabii eyaletinizin trafik
kurallarını çok iyi öğrenin.
İkinci
senemde de South Carolina eyaletinde Charleston' ın bir kasabasındaydım.
Çok sessiz sakin, ulaşım bile olmayan kısaca hayat olmayan bir yerdi orası. Restoranlar dışında gece kahve
içilecek bir yer bile yoktu ve hatta avm yoktu.
Burada Harris Teeter Supermarket' inde çalıştım, Fresh Food Market departmanında; bu
departmanda işlenmiş et ürünleri, peynir, bakery ve sandviç bölümleri var; çalışılan
saate göre tüm bölümlerde çalışabiliyorsunuz ne yazık ki seçime bağlı degil.
Tüm
bu yukarıda yazdıklarımı toparlamam gerekirse; work and
travel, sizin birey olmaya attığınız ilk adım, iş hayatının küçük bir simulasyonu diyebiliriz. Çünkü bütün yaz boyunca
yapmanız gereken tek şey; işinizi düzgün yapmak ve kalan zamanlarınızı verimli değerlendirmek. Verimli değerlendirme kısmında eğlenmeyi, mutlu olmayı, yeni arkadaşlıklar elde etmeyi öğrenmeniz
gerekiyor. Ve çalıştığınız işten para kazanıp; bu
para ile kiranızı ödeyip aynı zamanda da ihtiyaçlarınızı karşılamanız gerekiyor. Tüm
bunlara baktığınızda aslında
yayaşadığınız yerdeki güvenli
alanlarınızdan çıkıp farklı insanları tanıyıp, kendinize dair yeni şeyler öğreniyorsunuz bu süreçte ve tabii "para"
nın sizin için ne demek olduğunu anlıyorsunuz. Hepinize şimdiden bol
eğlenceler! Tüm
sorular için her zaman ulaşabilirsiniz;
E-mail adresim: edakeskin16@gmail.com
StudyZone danışmanım, Arzu
Demirkaya : arzu@studyzone.com.tr
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder