28 Ağustos 2015 Cuma

Bir Hayalin Gerçeğe olan Yolculuğu


Bir gün bir şeye inanırsınız ve o inandığınız gerçek olduğunda hayatınızı üstüne kurduğunuz temelleriniz parçalanır. Bir sabaha uyandığınızda yepyeni bir hayata gözlerinizi açmış bulursunuz kendinizi.

Aşağıda üniversite sınavına hazırlanırken, hayatındaki tüm olumsuzluklara inat istediği bölüme yerleşen ben’ in hikayesini bulacaksınız. Keyifli okumalar!
Öğretmenlikle başlayan “Ne olacaksın?” yolculuğumda herkes gibi ben de birbirinden farklı limanlara demir attım. Liseye başladığımda hedeflerim biraz daha rasyonelleşse de hala birçok seçenek buluyordum. Lise son sınıfa geldiğimde ise artık bir hedef koyup ona odaklanmam gerektiğinin farkındaydım. İstediğim iş bir şirkette yönetici olmaktı; bunun için de işletme veya türevleri bir bölüm okumalıydım. İşletme çok sözel göründüğünden ve matematiği de çok sevdiğimden ekonomi okumak istedim. Sırada kendine hedef koyma vardı: Babam çocukluğumdan beri en yükseği hedeflemeyi öğretti ve tabii hedefe alternatif bir B planı hazırlamayı. Boğaziçi ve Koç, Ekonomi için en yüksek sıralama ile girilen okullardı; hatta Koç tam burslu Boğaziçi’nden de yüksekti ve zaten ben de Boğaziçi’ ne gitmek istemiyordum. Hedef belli olmuştu: Koç-Ekonomi. Hedefi belirledikten sonraki gün dershanemden Koç tanıtım kitapçığı aldım, eve gelip kitapçığın tüm sayfalarını tek tek özenle koparttım ve odamın duvarlarına astım. Aynı zamanda Koç Ekonomi’ ye girmek için ihtiyacım olan net, puan ve sıralamayı da farklı farklı kağıtlara yazıp duvarıma astım. Amaç belliydi: gördükçe hedefi hatırlayıp onun için daha fazla çalışmak.


Lise son için dönem başladı, hızlı bir tempoya girdik. Tempo içerisinde bazen yaşadığımı bile unutacak kadar yoğunlaşıp bazense sanki hiç sınava girmeyecekmişim gibi dağılıyordum. Bu süreçte en büyük motivasyon kaynağım seneye Koç-Ekonomi’ de olduğumu hayal ettiğim zamanlarda yüzümde oluşan gülümsemeydi. Aldığım her test kitabının başına Koç-Ekonomi yazıyordum. Çalışmaktan çok sıkıldığım dönemde bana arkadaşlık eden defterime hayallerimi not alıp yeniden odaklanmaya çalışıyordum. Gördüğüm herkese gitmek istediğim okulu Koç-Ekonomi olarak anlatıp, insanlara söyledikçe hayalime kendimi inandırıyordum. O dönemlerde yeni çıkan ‘whatsapp’ uygulamasında durum güncellemeyi keşfettiğimde elbette ki hemen ‘Koç-Ekonomi’ yapmıştım. O dönemde benim bu odaklanmışlığımdan sıkılan veya bunu önemsemeyen birçok arkadaşım, farklı yollar kullanarak bana gidemeyeceğimi göstermeye çalışıyordu. –Whatsapp’tan “Koç-Ekonomi naber?” yazanlar, sohbet arasında Koç’ta çok kötü bir ortam olduğunu anlatanlar ve o zamanlar farkına bile varamadığım bir sürü farklı farklı benim moralimi bozmaya çalışan olaylar. Oysa ki ben bunların hiçbirinin farkında değildim o zamanlar, şimdi dönüp baktığımda görebiliyorum ne yapılmaya çalışıldığını. “Siz bir hedefe odaklanmışken, birileri size yapamazsınız dese bile duymazsınız çünkü çoktan yapacağınıza inanmışsınızdır. Ve hayatta en zor olan şey kendinizi bir şeye inandırmaktır.”

YGS günü geldiğinde psikolojik olarak hazır olduğum sınava aslında bilgi açısından hazır değildim ancak şunu biliyordum ki; kriz durumlarında bilgi değil psikoloji her şeyi kurtarırdı. Sınavda ilk bakışta yapamadığım her sorunun üstüne Koç-Ekonomi yazmıştım sonradan dönüp baktığımda motivasyon etkisi ile yapabileyim diye. Sınav sonucu geldiğinde 23.000’lerde yer alıyordum ve hedefim olan ilk 700 hayal olmuştu. Bir B planım halihazırda var olduğundan sınav sonrası depresyona girmek yerine kaldığım yerden devam ettim. Maç bitene kadar kazanan belli olmaz derler- ben de buna inanıp LYS sonuçları açıklanana kadar Koç-Ekonomi istemeye devam etmeye karar vermiştim.  Aradan bir sürü zaman geçti; ben bazen çok çalıştım, bazen çok dinlendirdim kendimi ama hep, her zaman inandım.  LYS geçtikten kısa bir süre sonra bir akşam hayatımı değiştiren bir telefon geldi. Lise rehberlik öğretmenim sevgili Attila hocam, rehber öğretmenlerin katıldığı bir etkinlikte Koç Üniversitesi’nin Anadolu Bursları programını duyar duymaz beni aramış. Programa başvuru için kalan son 3 gün vardı ve bana telefonda hemen yarın belgeleri toplayıp gönderiyoruz dedi. Ertesi gün uyandığımda koşarak okula gittim, gereken her şeyi hazırladım -referans mektupları, makaleler vs.-  ve kargoya verdim. Yaklaşık 2 hafta içinde LYS sonuçları açıklandı, Koç’ta mülakata davet edildik ve mülakatın sonunda okula kabul edilmiştim. Bilenler bilir, 3 yıldır da hayatımdaki en büyük “iyi ki!” oldu Koç-Ekonomi.

Bu uzun hikayenin sonunda kısaca diyebileceğim şey şu ki: Gerçekten inandığınız, başkalarını değil önce kendinizi inandırmayı başardığınız her şey bir gün mutlaka gerçekleşecek. Zorlu da olsa, imkansız da görünse inanmayı bırakmak yerine çalışmaya devam etmek gerekiyor. Ben bu hikayenin sonunda inanma’nın ne demek olduğunu öğrendim. Ve o günden bu güne bir şeye gerçekten inandıysam eğer, kendimi kanıtlamak için değil; inandığım şeyi gerçekleştirmek için korkmadan herkese her zaman anlattım.

Umarım sizin de inandığınız  her şey bir gün benimkinden daha güzel bir hikaye ile gerçek olur!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder