Bir gün bir şeye inanırsınız
ve o inandığınız gerçek olduğunda hayatınızı üstüne kurduğunuz temelleriniz
parçalanır. Bir sabaha uyandığınızda yepyeni bir hayata gözlerinizi açmış
bulursunuz kendinizi.
Aşağıda üniversite
sınavına hazırlanırken, hayatındaki tüm olumsuzluklara inat istediği bölüme
yerleşen ben’ in hikayesini bulacaksınız. Keyifli okumalar!
Öğretmenlikle
başlayan “Ne olacaksın?” yolculuğumda herkes gibi ben de birbirinden farklı
limanlara demir attım. Liseye başladığımda hedeflerim biraz daha rasyonelleşse
de hala birçok seçenek buluyordum. Lise son sınıfa geldiğimde ise artık bir
hedef koyup ona odaklanmam gerektiğinin farkındaydım. İstediğim iş bir şirkette
yönetici olmaktı; bunun için de işletme veya türevleri bir bölüm okumalıydım.
İşletme çok sözel göründüğünden ve matematiği de çok sevdiğimden ekonomi okumak
istedim. Sırada kendine hedef koyma vardı: Babam çocukluğumdan beri en yükseği
hedeflemeyi öğretti ve tabii hedefe alternatif bir B planı hazırlamayı.
Boğaziçi ve Koç, Ekonomi için en yüksek sıralama ile girilen okullardı; hatta Koç
tam burslu Boğaziçi’nden de yüksekti ve zaten ben de Boğaziçi’ ne gitmek
istemiyordum. Hedef belli olmuştu: Koç-Ekonomi. Hedefi belirledikten sonraki
gün dershanemden Koç tanıtım kitapçığı aldım, eve gelip kitapçığın tüm
sayfalarını tek tek özenle koparttım ve odamın duvarlarına astım. Aynı zamanda
Koç Ekonomi’ ye girmek için ihtiyacım olan net, puan ve sıralamayı da farklı
farklı kağıtlara yazıp duvarıma astım. Amaç belliydi: gördükçe hedefi
hatırlayıp onun için daha fazla çalışmak.
Lise son için dönem
başladı, hızlı bir tempoya girdik. Tempo içerisinde bazen yaşadığımı bile
unutacak kadar yoğunlaşıp bazense sanki hiç sınava girmeyecekmişim gibi
dağılıyordum. Bu süreçte en büyük motivasyon kaynağım seneye Koç-Ekonomi’ de
olduğumu hayal ettiğim zamanlarda yüzümde oluşan gülümsemeydi. Aldığım her test
kitabının başına Koç-Ekonomi yazıyordum. Çalışmaktan çok sıkıldığım dönemde
bana arkadaşlık eden defterime hayallerimi not alıp yeniden odaklanmaya
çalışıyordum. Gördüğüm herkese gitmek istediğim okulu Koç-Ekonomi olarak
anlatıp, insanlara söyledikçe hayalime kendimi inandırıyordum. O dönemlerde
yeni çıkan ‘whatsapp’ uygulamasında durum güncellemeyi keşfettiğimde elbette ki
hemen ‘Koç-Ekonomi’ yapmıştım. O dönemde benim bu odaklanmışlığımdan sıkılan
veya bunu önemsemeyen birçok arkadaşım, farklı yollar kullanarak bana
gidemeyeceğimi göstermeye çalışıyordu. –Whatsapp’tan “Koç-Ekonomi naber?”
yazanlar, sohbet arasında Koç’ta çok kötü bir ortam olduğunu anlatanlar ve o
zamanlar farkına bile varamadığım bir sürü farklı farklı benim moralimi bozmaya
çalışan olaylar. Oysa ki ben bunların hiçbirinin farkında değildim o zamanlar,
şimdi dönüp baktığımda görebiliyorum ne yapılmaya çalışıldığını. “Siz bir
hedefe odaklanmışken, birileri size yapamazsınız dese bile duymazsınız çünkü
çoktan yapacağınıza inanmışsınızdır. Ve hayatta en zor olan şey kendinizi bir
şeye inandırmaktır.”
YGS günü geldiğinde
psikolojik olarak hazır olduğum sınava aslında bilgi açısından hazır değildim
ancak şunu biliyordum ki; kriz durumlarında bilgi değil psikoloji her şeyi
kurtarırdı. Sınavda ilk bakışta yapamadığım her sorunun üstüne Koç-Ekonomi
yazmıştım sonradan dönüp baktığımda motivasyon etkisi ile yapabileyim diye.
Sınav sonucu geldiğinde 23.000’lerde yer alıyordum ve hedefim olan ilk 700
hayal olmuştu. Bir B planım halihazırda var olduğundan sınav sonrası depresyona
girmek yerine kaldığım yerden devam ettim. Maç bitene kadar kazanan belli olmaz
derler- ben de buna inanıp LYS sonuçları açıklanana kadar Koç-Ekonomi istemeye
devam etmeye karar vermiştim. Aradan bir
sürü zaman geçti; ben bazen çok çalıştım, bazen çok dinlendirdim kendimi ama
hep, her zaman inandım. LYS geçtikten
kısa bir süre sonra bir akşam hayatımı değiştiren bir telefon geldi. Lise
rehberlik öğretmenim sevgili Attila hocam, rehber öğretmenlerin katıldığı bir
etkinlikte Koç Üniversitesi’nin Anadolu Bursları programını duyar duymaz beni
aramış. Programa başvuru için kalan son 3 gün vardı ve bana telefonda hemen
yarın belgeleri toplayıp gönderiyoruz dedi. Ertesi gün uyandığımda koşarak
okula gittim, gereken her şeyi hazırladım -referans mektupları, makaleler vs.- ve kargoya verdim. Yaklaşık 2 hafta içinde
LYS sonuçları açıklandı, Koç’ta mülakata davet edildik ve mülakatın sonunda
okula kabul edilmiştim. Bilenler bilir,
3 yıldır da hayatımdaki en büyük “iyi ki!” oldu Koç-Ekonomi.
Bu uzun hikayenin
sonunda kısaca diyebileceğim şey şu ki: Gerçekten inandığınız, başkalarını
değil önce kendinizi inandırmayı başardığınız her şey bir gün mutlaka
gerçekleşecek. Zorlu da olsa, imkansız da görünse inanmayı bırakmak yerine
çalışmaya devam etmek gerekiyor. Ben bu hikayenin sonunda inanma’nın ne demek
olduğunu öğrendim. Ve o günden bu güne bir şeye gerçekten inandıysam eğer,
kendimi kanıtlamak için değil; inandığım şeyi gerçekleştirmek için korkmadan
herkese her zaman anlattım.
Umarım sizin de
inandığınız her şey bir gün benimkinden
daha güzel bir hikaye ile gerçek olur!